Yusuf Ziya KIVANÇ
LİBERAL DEMOKRASİ İnsanca Yaşamdır



  Yusuf Ziya Kıvanç

             Amerikalı Yazar Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması adıyla bir makale yayınlar bunu sonra kitaba dönüştürür. Başlangıçtan bu güne kadar Tarihin Medeniyetlerin çatışması olarak yaşandığını anlatır...

            Bir başka kitabı vardır, ÜCÜNCÜ DALGA. 20.Yüzyılın sonunda demokratikleşmeyi anlatır. Demokrasilerin dünyaya dalga dalga geldiğinden bahseder.Her demokrasi dalgasının arkasından da gelen yoğunluklu otoriter yönetimlerden bahseder ve bu dönüşümlerin demokrasilerin gelişmesine tekamülüne gideceğini söyler..

            1900’lü yılların başında dünya siyasi yönetimlerine demokrasinin hâkim olduğunu görüyoruz. Fakat BİRİNCİ BÜYÜK SAVAŞ sonu dünyanın otoriter idarelere dönüştüğünü Faşizm ve Komünizme teslim olduğunu anlatır.

            İkincisi 1939- 1944 İKİNCİ BÜYÜK SAVAŞ sonu faşizm ortaklığının mağlubiyeti ile Birleşmiş Milletler öncülüğünde kurulduğunu 2. Demokrasi Dalgasını anlatır.

            Bu noktada Huntington ; Demokrasi Bileşenlerini sayarken ..

            A - Refah düzeyinden bahseder,

            B- Piyasa Ekonomisinden söz eder,

            C- Ekonomik Gelişme Sosyal Modernleşmeden,

            D- Güçlü Burjuvaziden Şehirlileşmeden,

            E- Orta Sınıftan Okur yazarlık Kültürel düzeyine işaret eder,

            F- Sonra Siyasi Liderlerin Demokrasi iradesi ve Kültürel yapılarına işaret eder,

            1990’lı yıllarda Sovyetlerin dağılması ile Sosyalist Devletlerin Avrupa Birliği eliyle demokrasiye dönüşlerini3. Demokrasi Dalgası olarak öne çıkarır. Şimdi Huntington 2022 sonu 4. Demokrasi dalgasını söylemesede yeni demokrasi dalgasına doğru gidişin işaretlerini İsveç’inFinlandiya’nınNATO’ya girişinde Ukrayna savaşında batının tutumundan anlıyoruz.

            Dünyanın Teknolojik gelişmesi,yaşam standartları yanında bir bütünleşmeye ve tek pazara doğru gidiyorsa, insanlığın hiç bir döneminde olmadığı kadar para,kültürel değerler, insanlar, ülkeye dolaşır hale gelmiş olmalarıda,demokrasiye gidişin zaman içinde vazgeçilmezliğini anlatır. İnsanoğlu hiç bir dönemde yaşamadığı MUTLU yaşama, ÖZGÜRLÜK içinde,HUKUK ve ADALETLİ yaşamaya doğru gidiyor....

            Dünyada para güçlülüğünü her durumda öne çıkarsa da fırsat eşitliği,mülkiyetin ve

cangüvenliğinin hukukun himayesinde olması insani yaşama değer katıyor. Yine ulus üstü kuruluşlar yoluyla devletler sosyal ve siyasi yapılarını insanca yaşam ve insan onuruna sahiplenme yönünde dönüştürdüğünü görüyoruz. Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde kurulan kurumlar insanlığın hizmetinde olduğu kadar.

Birleşmiş Milletlerin İNSAN HAKLARI BELGELERİ

            B. M.İnsan hakları evrensel sözleşmesi,

            Soykırım Suçunun Önlenmesi,

            İşkence vediğer zalimane gayri insani muameleye karşı sözleşme,

            Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi,

            Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar sözleşmesi,

            Her Türlü Irk Ayrımcılığını Önleme sözleşmesi,

            Kadınlara karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi,

            Kadınların siyasi haklarına dair sözleşme,

            Çocuk Hakları sözleşmesi,

            Bunlara paralel Bildiriler,

            Azınlıkların korunması bildirimi,

            Kadına şiddetin önlenmesi bildirimi,

            Mahpusların ıslahı ve korunma bildirimi,

            Güvenlik güçlerinin silah kullanmasına dair bildirimler..

            Avrupa Birliği ile öne çıkan Avrupa Parlamentosu AVRUPA KONSEYİ insancıl,medeni,kültürel sözleşmeler yanında AİHM. Üye devletler vatandaş hakları ve özgürlüklerini koruma görevi yanında insancıl hukukun evrenselliğiniiçtihatları ile de güncelliyor. Batı demokrasilerinde hukuk adaletin peşinde koşar hale gelirken, batı yarım kürede insani değerler değer kazanırken, evet Türkiye’deadalet arıyor olmamız. Özgürlüğü,insan haklarını,demokrasiyi,temel ahlaki yapıyı, yeniden arıyoruz olmamız, garip bir gelişme değil mi?

            Ne oldu bize de dünyanın en güzel coğrafyasında ahlakın bittiğini,hukukun keyfi hale dönüştüğünü adaletin ülkeden kaçtığını görüyor, yazıyor...

            Yaşamın siyasetin,ekonominin, sosyal yapının İslam Dininin yıkımını yaşıyoruz. Bu kelimeleri burada söylemekten utanıyor, bir şey yapamamaktan yakınıyoruz. Her ne kadar dünyada ki yaşam standartlarından kopsakta ülke geleceğinin LİBERAL DEMOKRASİDE olduğunu burada tekrar etmekten vaz geçemiyorum...

            Türkiye’de de modernleşen batı tarzı büyük milyon üstü nüfuslu şehirler oluştu. 81 ili kapsayan üniversiteler bölgenin il ilçelerin kültürel yapısında bir dinamizm ve değişim unsuru olmuş durumda. Bunların yanında ekonomik değişimi ve hayatı taşıyacak genç girişimcilerin varlığı,yarınlarında böyle otoriter tek adam yönetimindedevam etmeyeceğine kâfi delildir sanırım.

            Dünyadan kopmuş, teknolojileri siyasi hukuki gelişmeleri geriden takip eden bir Türkiye ve halkı bu tarz “Tek Adam OTORİTER” yönetime uzun süre izin vereceğini sanmıyorum. Türk halkı İnsani ve kültürel karakteriylebüyüyen şehirlerde üniversitelerin katkılarıyla kültürel değişimle gelişen aydın orta sınıf otoriter yönetime yeter diyecektir. Türk milleti özgürlüğüne düşkündür, otoriter baskıdan hoşlanmaz. Otoriter yönetimin yıkıntısı demokrasiye döneceğiz. Türkiye insanı da özgürlüğün kıymetini adaletin yaşam hakkının demokrasinin SEÇME SEÇİLME hakkının vazgeçilmez hak olduğunu öğrenecektir.

İnsanca yaşamdan, demokrasiden vazgeçmeyecektir. Yarınlardan ümit olduğumu ifade ederek...

Selamlıyorum

Yusuf Ziya Kıvanç